Yaşamadan Ölmek

İnsanın en büyük sermayesi ömrüdür ve bu sermaye her geçen gün ellerimizden kayıp gitmektedir. Hayatı sevdiklerimizle beraber meşru zeminde dolu dolu yaşamak, israf ve savurganlığa sapmadan ihtiyaç ve isteklerimizi imkânlar muvacehesinde karşılamak önemlidir.
Zira geçen günü, tükenen ömrü geri getirmek mümkün değildir. Hayatı uzunlamasına değil enine dolu yaşamayı önemsemek lazım. Çünkü kimsenin yaşadığı hayatın ne kadar uzun olacağına dair bir bilgisi yok.
Hırslarımızın esaretine girdiğimizde hayat bizim içim kazanmak, daha çok kazanmak, daha çok kazanmak… gibi saçma bir döngüye dönüşecektir. Araç amaca dönüşecek ve insanın sahip olmak için hayatını feda ettiği şeyler insanı esir alacaktır.
İnsan kazandıklarının kölesi olacaktır. Seneca’nın şu tespiti ne kadar da doğru; “Yaşam, değerlendirmeyi bilirsen, uzundur. Ancak kimisini doymak bilmez bir açgözlülük esir alır, kimisini iş hayatı ve kazanma hırsı esir alır. Kimisi içkiye esir olur, kimisini üşengeçlik esir alır, kimisine her daim başkalarının kararlarına bağlı olmak, kimilerini ise savaş tutkusu esir alır …” der. Burada Hz. Ali’nin, ‘Hırs seni kul etmesin. Hak seni hür yarattı’ sözünün altını çizmek de gerekmektedir. Zira bir savaşta esir düşmüş kimse için hürriyet ne denli önemli ise, hırslarının, tamah ettiği şeylerin, paranın-malın, mevki-makamın, şan-şöhretin, heva-hevesin esaretine girmiş kimseler için de hürriyet o denli önemlidir.
Ahmet Ümit’in de dediği gibi önlem alınmadığı zaman “Hırs o kadar büyür ki, akıl tutulur, istekler gerçek sanılır.”
Yazımızı Tolstoy’un insan ne ile yaşar adlı kitabında anlattığı çiftçi Pahom’un hazin ve ibretlik öyküsünü özetleyerek bitirelim.
Sıradan kendi halinde bir çiftçi olan Pahom daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır. Uzak bir yerlerde, cömert Tatar reisin karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için reise gidip talebini iletir. Gerçekten de reis herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir. Phom’a ‘sabah güneşin doğuşundan batışına kadar yürüyerek ya da koşarak ulaştığın bütün yerler senindir fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım, seni başladığın yerde görmem gerekiyor yoksa bütün hakkını kaybedersin’ der. Pahom güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye. Tarlalar, bağlar, bahçeler geçer. Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir arazi dikkatini çeker orayı da almak için koşmaya başlar. Şu bağ, bu bahçe derken bakar ki güneşin batmasına az kalmış, vakit epey geçmiştir. Pahom daha hızlı koşar, koşar, ama artık gücü kesilir, halsiz adımlarla yürümeye devam ederken burnundan kanlar damlamaya başlar. Tam başladığı noktaya yaklaşmışken, bir an yığılır yere ve bir daha kalkamaz. Oracıkta can verir. Zira Pahom daha çok toprak sahibi olabilmek için gün boyunca durmamış, dinlenmemiş, yememiş ve içmemiştir. Zavallı bedeni iflas etmiştir. Reis olanları izlemektedir. Çok kereler şahit olduğu olay yeniden vuku bulmuştur. Adamlarına bir mezar kazdırır. Pahom’u bu mezara gömerler. Reis, Pahom’un mezarının başında durur ve şöyle der: “Bir insana işte bu kadar toprak yeter!”
Kur’an’da Hz. Peygamberden bahsedilirken: “O, boyunlarınızdaki zincirleri kıran bir peygamberdir” denilmektedir. (A’râf, 157)
Hayatın tadını kaçıran, insanı esir alan zincirlerden/hırs azade olmak umuduyla…
Selam ve dua ile.